Colombia Üniversitesi’nden Profesör Jeffrey Sachs, kısa süre önce Çin Medya Grubu’na (CMG) verdiği röportajda, ABD’nin Çin’e yönelik ‘‘kuşatma’’ politikalarını terk etmesi gerektiğini söyledi.
Profesör Sachs, dünyanın son derece kırılgan ve tehlikeli bir durumda bulunduğuna işaret ederek, halkların bu durumu net bir şekilde anlaması gerektiğine dikkat çekti. Sachs, “Ne yazık ki, bazı hükümetlerin resmî açıklamaları gerçeklerle örtüşmüyor. Hatta ABD yönetimi gerçeğe tamamen aykırı açıklamalar yapmaktan çekinmiyor.” ifadesini kullandı.
“Dolayısıyla gerçek durumun sürekli olarak ortaya koyulmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.” diyen Sachs, “Maalesef, tek bir kere sesinin duyulması meseleyi açıklığa kavuşturmak için yeterli değildir.” diye belirtti.
Sachs, Çin’in ortaya koyduğu Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile ilgili yaptığı değerlendirmede, inisiyatifin olağanüstü ve benzersiz olduğunu kaydetti.
İpek Yolu’nun geçmişi 2 bin yıl öncesine uzanan Doğu ile Batı arasındaki bir ticaret koridoru olduğunu dile getiren Sachs, “Eğer benim gibi bir ekonomistseniz ve ticareti, karşılıklı fayda sağlayan, kültürel alışverişi teşvik eden, kaliteli malların dolaşımını sağlayan ve dünyanın farklı bölgelerindeki insanların yararına olan bir mekanizma olarak görüyorsanız, ticareti toplumun işleyişinde gerçek bir kazan-kazan mekanizması olarak değerlendirirsiniz. Çin'in ileri sürdüğü bu inisiyatif, ülkeler arasındaki bağlantısallık için muazzam bir çaba anlamına geliyor. Avrupa'nın Çin ile bu konuda işbirliği yapması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.
Sachs, Çin’in kalkınma süreciyle ilgili yaptığı değerlendirmede de “Çin’in gelişmesine 44 yıldır tanıklık ettim. 1981 yılından beri Çin’i düzenli olarak ziyaret ediyorum. 40 yıldır Çin ekonomisini araştırmaya devam ediyorum. Çin'de birçok meslektaşım, öğrencim ve arkadaşım var ve birçok projeye katıldım. Bu nedenle Çin'e olan güvenim, hayatım boyunca Çin ile iş yapma deneyimimden kaynaklanıyor. Çin'in gelişme sürecine tanık oldum, Çin'in batı kesiminin geliştirilmesinin analiz çalışmalarına katıldım, Çin'in teknolojik ilerlemesini ve Huawei gibi firmaların küçük bir şirketten dünya devi hâline gelişini gördüm… Bunların hepsi, kendi gözlerimle gördüğüm şeyler. Çin'in gelişimi, o zamanki beklentileri bile aştı. Benim iyimserliğim, sağlam bir pratik deneyime ve profesyonel analiz yapısına dayanıyor.” diye konuştu.
Sachs, sözlerine şöyle devam etti:
“Çin, küresel rekabette teknolojik ilerleme kaydetti ve bu durumun bazı ABD’lileri endişelendirmesi anlaşılabilir bir şey. Bu hissin, onları daha çok çaba göstermeye, daha akılcı davranmaya, araştırma ve geliştirmeyi artırmaya ve daha iyi gelişme stratejileri belirlemeye teşvik etmesi gerekirdi. Kimin daha iyi ve daha hızlı gelişeceğini görmek için bu rekabet iyidir ve barışçıldır. Çünkü her taraf teknolojik ilerlemelerden yararlanabilir. Ama kuşatma ise tamamen başka bir meseledir. Kısıtlama, karşı tarafın gelişmesini engellemeye çalışmak demektir. Bu yaklaşım, hem kötü ve yıkıcıdır, hem de uluslararası kurallara uygun değildir. Ayrıca başarısız olmaya da mahkûmdur. ABD, Çin'i kuşatamaz. Bu fikir çok saçma. Çin'in ekonomik hacmi oldukça büyük ve şu anda Çin, dünya çapında yaklaşık 150 ülkenin ana ticaret ortağı konumunda. Çin, birçok alanda teknolojinin ön saflarında yer alıyor ve mükemmel bir inovasyon ekosisteminin sahibi. Her yıl bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında çok sayıda mezun veriyor. Nature dergisinin sıralamalarını inceleyebilirsiniz. Çin'in bilimsel araştırma gücü istikrarlı bir şekilde öncü konumda yer alıyor. Çin'in en iyi üniversitelerini ziyaret ettiğimde, çarpıcı ilerlemeler gördüm. Tüm bu gerçekler, ABD’in kendi inovasyonunu güçlendirmesi ve Çin ile işbirliği yapması gerektiğini gösteriyor. Çünkü iki ülke küresel açlığı hafifletme ve iklim krizine yanıt verme gibi konularda el ele çalışabilirse, bu tüm dünyaya büyük bir refah getirecektir. Ancak kuşatma politikaları yıkıcıdır. Bu yanlış düşünceyi terk etmeli, bu tür yanlış politikaları sonlandırmalıyız.”
Hibya Haber Ajansı